6 . Ancak îmân edip sâlih ameller işleyenler müstesnâ; artık onlar için, tükenmez bir mükâfât vardır.
7 . O hâlde (ey insan), bundan sonra sana dîni (hesab gününü) yalanlattıran nedir?
8 . Allah, hükmedenlerin en (iyi) hükmedeni değil midir? (Evet!)(1)
ALAK Sûresi
1 . Yaratan Rabbinin ismiyle oku!
2 . (O,) insanı bir alak’dan yarattı.(2)
3 . Oku! Çünki Rabbin, en büyük kerem sâhibidir.
4 . O, kalemle öğretendir.
5 . İnsana bilmediği şeyleri öğretti.(3)
6,7 . Hayır! Şübhesiz insan, kendisini ihtiyaçtan kurtulmuş görmesinden dolayı gerçekten (isyân ederek) haddini aşar!(4)
8 . Muhakkak ki dönüş, Rabbinedir.
9,10 . Bir kulu (peygamberi) namaz kılarken men‘ edeni gördün mü?
11,12 . Gördün mü, ya (o kul) hidâyet üzere ise veya (günahlardan) sakınmayı (takvâyı) emrediyorsa?
13 . Gördün mü, ya (bu men‘ eden, hakkı) yalanladı ve (ondan) yüz çevirdi ise?
14 . Bilmedi mi ki, gerçekten Allah (onun yaptıklarını ve herşeyi) görür!
15 . Hayır! Celâlim hakkı için, eğer (bundan) vazgeçmezse, elbette o perçem(in)den tutup (onu Cehenneme) sürükleriz!
16 . (O) yalancı, günahkâr perçemden!
17 . O zaman çağırsın (bakalım) meclisini!
18 . (Artık kendisini Cehenneme atmak üzere) zebânîleri çağıracağız!
19 . Hayır! Ona itâat etme! Böylece secde (ve namazına devâm) et ve (Rabbine) yaklaş!(5)
1- Bu sûreyi sonuna kadar okuyan kimsenin “Evet! Ben de buna şâhidim!” demesi sünnettir. (İbn-i Kesîr, c. 3, 655)
2- “Alak” ta‘bîrinin îzâhı için, bakınız; (sahîfe 331, hâşiye 1)
3- Bu sûrenin buraya kadar olan ilk beş âyeti, Kur’ân’ın ilk nâzil olan âyetleridir. (Kurtubî, c. 10/20, 118)
4- “Hastalık, hayât-ı ictimâiye-i insâniyede (insanların cem‘iyet hayâtında) en mühim ve gāyet güzel olan hürmet ve merhameti telkîn eder. Çünki insanı vahşete ve merhametsizliğe sevk eden istiğnâdan (kendini hiçbir şeye muhtaç görmeme hâlinden) kurtarır. Çünki اِنَّ الْأِنْساَنَ لَيَطْغٰي ۞ اَنْ رَاٰهُ اسْتَغْنٰي [Şübhesiz insan, kendisini ihtiyaçtan kurtulmuş görmesinden dolayı gerçekten haddini aşar!] âyetinin sırrıyla, sıhhat ve âfiyetten gelen istiğnâda bulunan bir nefs-i emmâre (kötülüğü emredici nefis), şâyân-ı hürmet çok uhuvvetlere (hürmete lâyık çok kardeşliklere) karşı hürmeti hissetmez. Ve şâyân-ı merhamet ve şefkat olan musîbetzedelere ve hastalıklılara merhameti duymaz. Ne vakit hasta olsa, o hastalıkta aczini ve fakrını anlar, lâyık-ı hürmet olan kardeşlerine karşı hürmeti hisseder.” (Lem‘alar, 25. Lem‘a, 221)
5- Bu âyet-i kerîme, Kur’ân-ı Kerîm’deki on dört secde âyetinin on dördüncüsüdür. Tilâvet secdesinin ta‘rîfi için bakınız; (sahîfe 175, hâşiye 2)