68,69 . İkisinde de (her nevi‘ emsâli görülmemiş) meyve, hurma ve nar vardır! Şimdi Rabbinizin ni‘metlerinden hangisini yalanlarsınız?
70,71 . Onlarda (o Cennetlerde), hayırlı (iyi huylu) güzel hanımlar vardır! Şimdi Rabbinizin ni‘metlerinden hangisini yalanlarsınız?
72,73 . (İnciden) çadırlar (cibinlikler) içinde perdelenmiş hûriler! Şimdi Rabbinizin ni‘metlerinden hangisini yalanlarsınız?
74,75 . Onlardan (kocalarından) önce kendilerine ne bir insan, ne de bir cin dokunmuştur! Şimdi Rabbinizin ni‘metlerinden hangisini yalanlarsınız?
76,77 . (Onlar) yeşil yastıklara ve (hârikulâde) güzel döşeklere yaslanmış kimselerdir. Şimdi Rabbinizin ni‘metlerinden hangisini yalanlarsınız?
78 . Celâl (azamet ve kahır) ve ikram sâhibi Rabbinin ismi ne yücedir!
VÂKI‘A Sûresi
1,2 . O vâkı‘a (o kıyâmet) koptuğu zaman! Onun meydana gelişini yalanlayacak olan hiçbir kimse yoktur.
3 . (O, kimini) alçaltıcıdır, (kimini) yükselticidir.
4,5,6 . (Ey insanlar!) Yer (şiddetli) bir sarsılışla sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp yayılmış toz toprak hâline geldiği zaman!
7 . Ve (siz) üç sınıf olduğunuz (zaman)!
8 . Artık (bir kısmınız) Ashâb-ı Meymene (kurtulduğuna bir alâmet olarak amel defterleri sağ eline verilenler) ki, ne (mutlu o) Ashâb-ı Meymene(ye)!
9 . Ve (bir kısmınız) Ashâb-ı Meş’eme (amel defterleri sol eline verilenler) ki, ne(bedbaht insanlardır) Ashâb-ı Meş’eme!
10 . Ve (üçüncü kısmınız da) sâbikūn (olup hayırda öne geçenlerinizdir) ki, (onlar mükâfâtta da) öne geçenlerdir!
11,12 . İşte onlar (o öne geçenler), mukarrabîn (Allah’a yakın kılınan kimseler)dir. Naîm Cennetlerindedirler!
13,14 . (Sâbikūndan olanlar) önceki (ümmet)lerden birçok, sonrakilerden ise azdır.
15,16 . (Mücevherlerle) işlenmiş tahtlar üzerinde karşı karşıya (kurulup) yaslanmış kimselerdir.(1)
1- “Ehl-i Cennet, elbette arzu ederler ki, dünya mâcerâlarını tahattur etsinler (hatırlasınlar) ve birbirine nakletsinler; belki o mâcerâların levhalarını ve misâllerini (manzaralarını) görmeyi çok merâk ederler. Elbette sinema perdelerinde görmek gibi, o levhaları ve o vâkıaları müşâhede etseler (seyretseler) çok mütelezziz olurlar (lezzet alırlar). Mâdem öyledir, herhâlde dâr-ı lezzet ve menzil-i saâdet (lezzet ve saâdet yeri) olan dâr-ı Cennette, عَلٰي سُرُرٍ مُتَقاَبِل۪ينَ [Karşılıklı tahtlar üzerindedirler] âyetinin işâretiyle; sermedî (sonsuz) manzaralarda, dünyevî mâcerâların muhâveresi (sohbeti) ve dünyevî hâdisâtın (hâdiselerin) manzaraları Cennette bulunacaktır.” (Tılsımlar,24. Mektûb, 74)