LEYL Sûresi
1,2 . Yemîn olsun (karanlığı ile herşeyi) örttüğü zaman, leyl’e (geceye)! Ve açılıp ağardığı zaman, gündüze!
3 . Ve erkeği ve dişiyi yaratana!
4 . (Ki) şübhesiz amel(ler)iniz gerçekten çeşit çeşittir.
5,6,7 . Fakat kim (Allah yolunda) verir ve (günahlardan) sakınırsa, ve o en güzel olanı(1) tasdîk ederse, artık (biz) onu, en kolay olana (Cennete) muvaffak kılarız!
8,9,10 . Ama kim cimrilik eder ve kendini (Allah’ın sevâbına) muhtaç görmezse, ve o en güzel olanı yalanlarsa, onu da en zor olana (Cehenneme) muvaffak kılarız!
11 . Hâlbuki aşağıya düştüğü (Cehenneme yuvarlandığı) zaman, malı kendisine fayda vermez!
12 . Muhakkak ki bize düşen, elbette doğru yolu göstermektir.(2)
13 . Ve şübhesiz ki son da, ilk de (âhiret de, dünya da) gerçekten bizimdir.
14 . (Ben) işte sizi, şiddetle alevlenen bir ateşle korkuttum.
15,16 . Ona ancak (peygamberi) yalanlayan ve (îmandan) yüz çeviren o en bedbaht (kâfirler) girer!
17,18 . Malını (Allah katında) temizlenmek için veren, (günahlardan) en çok sakınan (mü’minler) ise, ondan uzaklaştırılacaktır.
19 . Onun yanında (o malını Allah yolunda sarf edenin üzerinde), hiç kimsenin karşılığı verilecek bir ni‘meti (bir alacağı) yoktur.(3)
20 . (O,) ancak, pek yüce Rabbisinin rızâsını kazanmak için (vermekte)dir.
21 . Elbette ileride de (bu amelinden) hoşnûd olacaktır.
DUHÂ Sûresi
1 . Yemîn olsun duhâ’ya (kuşluk vaktine)!
2 . Ve sükûna erdiği zaman, geceye!
3 . (Habîbim, yâ Muhammed! Vahiy bir müddet gecikmekle) Rabbin seni ne terk etti, ne de (sana) darıldı!
1- Burada geçen “en güzel”den maksad, kelime-i tevhîd لَٓا اِلٰهَ اِلَّا الّٰلهُ olup, “Allah’dan başka ilâh yoktur” demektir. (Celâleyn Şerhi, c. 8, 338)
2- “Dalâletin (hak yoldan sapmanın) gāyet müdhiş ma‘nevî elemini hisseden bir adama, îmân ile hidâyet ihsân etmek, eğer tevhid nazarıyla (Allah’ın birliğine îman ile) bakılsa, birden o cüz’î (küçük) ve âciz ve fânî adam bütün kâinâtın hâlıkı (yaratıcısı) ve sultânı olan Ma‘bûdunun (ilâhının) muhâtab bir abdi (kulu) olmak ve o îman vâsıtasıyla bir saâdet-i ebediyeyi (Cenneti) ve şâhâne ve çok geniş ve şa‘şaalı bir mülk-i bâkîyi ve bâkî bir dünyayı ihsân etmek ve onun gibi bütün mü’minleri dahi derecelerine göre o lütfa mazhar etmek (kavuşturmak) olan bu ihsân-ı ekber (bu en büyük lütuf) yüzünde ve sîmâsında, bir Zât-ı Kerîm ve Muhsin’in (ikram ve ihsânı sonsuz olan Allah’ın) öyle bir hüsn-i ezelîsi ve öyle bir cemâl-i lâyezâlîsi (yok olmaz güzelliği) görünür ki, bir lem‘ası (parıltısı) ile bütün ehl-i îmânı kendine dost ve has kısmını da âşık yapıyor.” (Şuâ‘lar, 2. Şuâ‘, 5)
3- Burada zikredilen kişinin İslâm’a maddî ma‘nevî hizmet eden Hz. Ebû Bekir (ra) olduğunda ehl-i sünnet âlimleri müttefiktir. (Râzî, c. 16/31, 205)