Kur'an-ı Kerim Meali
ARA
SÛRELER

21 . (O Cibrîl,) orada (melekler tarafından kendisine) itâat edilendir; (vahiy husûsunda) çok güvenilendir!

22,23,24 . Arkadaşınız (Muhammed) ise mecnun değildir! And olsun, onu (Cebrâîl’i) apaçık, ufukta gördü. Ve o, gayb hakkında cimri değildir (vahyi aynen teblîğ eder)!

25 . O (Kur’ân) da, kovulmuş şeytanın sözü değildir!

26 . O hâlde (ondan yüz çevirip) nereye gidiyorsunuz?

27,28,29 . O, ancak âlemler için, (ve) içinizden dosdoğru olmak isteyenler için bir nasîhattir! Fakat, âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz!(1)

İNFİTÂR Sûresi


1,2,3,4 . Gök, infitâr ettiği (yarıldığı) zaman!(2) Yıldızlar, (dökülüp) saçıldığı zaman! Denizler, (birbirine) açıldığı (ve yeryüzü düzlenerek hepsi bir deniz olduğu) zaman! Kabirler, alt üst edildiği (ölüler diriltilip çıkarıldığı) zaman!

5 . (O gün) her nefis, neyi (yapıp) öne sürdüğünü ve (neyi yapmayıp) geri bıraktığını bilir!

6 . Ey insan! O Kerîm (çok cömert olan) Rabbine karşı seni aldatan nedir?

7 . O ki, seni yarattı da seni düzgün (yaratılışlı ve a‘zâları tam bir insan) yaptı; nihâyet seni ölçülü (ve dengeli) kıldı.

8 . Seni dilediği herhangi bir sûrette terkîb etti.

9 . Hayır! Aksine (siz), dîni (hesab gününde amellere verilecek cezâyı) yalanlıyorsunuz.

10 . Hem şübhesiz üzerinizde, elbette (amellerinizi) muhâfaza edici (melek)ler vardır.

11 . Kirâmen kâtibîn (şerefli yazıcılar)!(3)

12 . Her ne yaparsanız bilirler!

13 . Şübhesiz ki ebrâr, (güzel amel sâhibi, içi dışı tertemiz hayırlı insanlar) ni‘met içinde (Naîm Cennetinde)dirler!

14,15 . Şübhesiz günahkârlar da, yakıcı ateş içinde (Cehennemde)dirler! Dîn (hesab) günü oraya girerler!

16 . Onlar oradan (çıkıp) kaybolacak kimseler de değildir!

17,18,19 . (Ey Resûlüm!) Dîn (hesab) gününün ne olduğunu sana ne bildirdi? Sonra, dîn (hesab) gününün ne olduğunu sana ne bildirdi? O gün kimse, kimse nâmına bir şeye mâlik olamaz! Ve o gün emir ancak Allah’ındır!


1- “Hazret-i Ya‘kūb’dan sorulmuş ki: ‘Ne için Mısırdan gelen gömleğinin kokusunu işittin de, yakınında bulunan Ken‘an kuyusundaki Yûsuf’u görmedin?’ Cevâben demiş ki: ‘Bizim hâlimiz şimşekler gibidir; bazen görünür, bazen saklanır. Bazı vakit olur ki, en yüksek mevki‘de oturup her tarafı görüyoruz gibi oluruz. Bazı vakitte de ayağımızın üstünü göremiyoruz!’

Elhâsıl, insan her ne kadar fâil-i muhtâr (istediğini yapmakta serbest) ise de, fakat وَماَ تَشآَؤُنَ اِلَّآ اَنْ يَشآَءُاللّٰهُ [Ve Allah (sizin serbestçe istemenizi) dilemedikçe, (siz) isteyemezsiniz!] sırrınca, meşîet-i İlâhiye (Allah’ın istemesi) asıldır kader hâkimdir. Meşîet-i İlâhiye, meşîet-i insâniyeyi geri verir! اِذَاجآَءَالْقَدَرُ عَمِيَ الْبَصَرُ [Kader geldiği zaman göz kör olur!] (kāidesi) hükmünü icrâ eder. Kader söylese; iktidâr-ı beşer (insanın iktidârı)konuşmaz, ihtiyâr-ı cüz’î (insanın irâdesi) susar!” (Mektûbât, 15. Mektûb, 41)

2- “Kur’ân’ın hemen üçten birisi haşirdir (kıyâmetten sonra dirilmekten bahseder) ve ekser (pek çok) kısa sûrelerin başlarında gāyet kuvvetli âyetler, âyât-ı haşriyedir (haşre dâir âyetlerdir). (...) اِذَاالسَّمَٓاءُ انْفَطَرَتْ [Gök yarıldığı zaman!] (...) gibi, otuz-kırk sûrelerin başlarında bütün kat‘iyetiyle hakîkat-i haşriyeyi kâinâtın en ehemmiyetli ve vâcib (mantıken kabûlü gereken) bir hakîkati olduğunu göstermekle berâber, sâir âyetlerinde dahi, o hakîkatin çeşit çeşit delillerini beyân edip iknâ‘ eder.” (Şuâ‘lar, 9. Şuâ‘, 184)

3- Kirâmen Kâtibîn hakkında bakınız; (Şuâ‘lar, 11. Mes’ele, 245)