15 . Fakat insan, Rabbi kendisini (varlıkla) imtihân edip, ona ikramda bulunduğu ve ona ni‘met verdiği zaman, bunun üzerine: “Rabbim bana ikrâm etti!” der.
16 . Hâlbuki onu (yoklukla) imtihân edip de rızkını kendisine daralttığı zaman: “Rabbim bana ihânet etti!” der.
17 . Hayır! (Siz) doğrusu yetime ikrâm etmiyorsunuz!
18,19,20 . Ve yoksulu yedirmeye, birbirinizi teşvîk etmiyorsunuz! Hem mîrâsı, helâl haram demeyen bir yiyişle yiyorsunuz! Ve malı, aşırı bir sevgi ile seviyorsunuz!
21,22 . Hayır! Yer (çarpıla çarpıla) un ufak olarak dümdüz edildiği zaman! Rabbin(in emri) geldiği ve melekler saf saf dizildiği (zaman)!
23 . O gün Cehennem de getirilir; insan o gün (günahlarını) hatırlar; artık o hatırlama(nın faydası) ona nereden olacak?
24 . (O zaman insan:) “Keşke ben, (bu ebedî) hayâtım için önceden (dünyada iken iyi ameller) yapsaydım!” der.(1)
25 . Artık o gün, O’nun (Allah’ın) azâbı gibi, hiç kimse azâb edemez!
26 . Ve O’nun bağı gibi, hiç kimse bağ vuramaz!
27 . (Allah, mü’min kuluna ise:) “Ey nefs-i mutmainne (kâmil bir îman sâhibi olarak huzûra ermiş olan nefis)!”
28 . “(Hem) râzı olan, (hem) kendisinden râzı olunan (sen Rabbinden, O da senden râzı) olarak Rabbine dön!”
29 . “Artık (sâlih) kullarımın arasına katıl!”
30 . “Ve (onlarla) Cennetime gir!”
BELED Sûresi
1 . Yemîn ederim bu beled’e (Mekke’ye)!
2 . Ki sen bu beldede oturmaktasın.
3 . Ve (yemîn ederim) babaya ve doğan (çocuğ)a!
4 . (Ki) insanı, gerçekten bir meşakkat içinde (olmak üzere) yarattık.
5 . (O,) kendisine hiç kimsenin aslâ güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?
6 . (Övünerek:) “(İslâm düşmanlığı uğrunda) yığın yığın mal telef ettim!” diyor.
7 . Kendisini kimsenin görmediğini mi sanıyor?
1- “Bil ki: Uzun ve kısalığı nisbetinde iki hayâtın levâzımâtını (ihtiyaçlarını) tahsîl etmek için Mâlik-i Kerîm (herşeyin sâhibi ve bol ikrâm edici olan Allah) sana, bir sermâye-i ömür verdiği hâlde; sen o sermâyenin kısm-ı a‘zamını (büyük bir kısmını) -hayât-ı bâkıyeye (ebedî hayâta) nisbeti, bir bahrin (denizin) bir katre (damla) serâba nisbeti gibi olan- şu hayât-ı fâniyede (geçici hayatta) zâyi‘ ettin. Eğer aklın varsa, elde kalan kısmının yarısını veya üçte birini veya lâekall (en azından) onda birisini, hayât-ı bâkıyeye sarf et! Yoksa, eyvahlar olsun diyeceğin bir zamangelecek!” (Nûrun İlk Kapısı, 36)